ÖZET
Amaç:
Besin alerjisi olan hastalar ve aileleri sağlıklı bireylere göre düşük yaşam kalitesi, anksiyete, depresyon ve strese sahip olup, ebeveynlerde bakım veren külfeti yüksektir. Çalışmamızda 0-2 yaş arası gıda alerjisi hastalarının annelerine eşlik edebilecek anksiyete bozukluğunun değerlendirilmesi ve gıda alerjisi olan hastaların annelerinde külfetin incelenmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Gıda alerjisi olan 0-2 yaş arası çocukların annelerine ve kontrol grubu olarak sağlıklı çocukların annelerine sosyodemografik veriler, Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ), Psikolojik Belirti Tarama Listesi (SCL 90-R) ve Zarit Bakıcı Yükü Ölçeği ile ilgili anket uygulandı.
Bulgular:
Çalışmaya gıda alerjisi olan 67 çocuk annesi ve sağlıklı çocuğu olan 74 anne alındı. Zarit Bakım Veren Külfet Ölçeği puanı, gıda alerjisi olan çocukların annelerinde sağlıklı çocukların annelerine göre anlamlı olarak daha yüksekti (p=0,018). Besin alerjisi olan çocukların anneleri, genel SCL 90-R ölçeğinde anlamlı olarak daha yüksek bir genel puana sahipti (p=0,045). Besin alerjisi olan çocukların annelerinde HADÖ puanı anlamlı olarak yüksekken, Hastane Depresyon Ölçeği puanında fark yoktu (sırasıyla p=0,045, p=0,825).
Sonuç:
Annelerin külfet, anksiyete, depresyon gibi duygusal durumlarının değerlendirilmesi ve besin alerjisi ile baş etmeye çalışma stratejileri ihmal edilebilir. Bu nedenle besin alerjisi olan özellikle küçük yaştaki çocukların annelerinin psikososyal destek gereksinimleri değerlendirilmeli ve gerekli yönlendirme sağlanmalıdır.
GİRİŞ
Besin alerjisi prevalansı %5-10 arasında değişmekle birlikte, yıllar içinde prevalansında artış gözlemlenmektedir1. Çoğunlukla tek tedavisi sorumlu besinin diyetten çıkarılması ve gelişen reaksiyonlara müdahale edilmesidir2. Yapılan çalışmalarda besin alerjisi olan hasta ve ailelerinde sağlıklı kişilere göre hayat kalitesinde azalma, anksiyete, depresyon, stres ve sosyal izolasyon gibi psikolojik rahatsızlıklarda artış bildirilmiştir3. Yapılan çalışmalarda genellikle büyük yaş grubundaki hastalar, adölesanlar ve aileleri değerlendirilmiş olup 0-2 yaş besin alerjisi tanılı hastaların annelerinin değerlendirildiği çalışmalar kısıtlı sayıdadır4,5.
İlk iki yaşta bebek beslenmesi bebeğin fiziksel, nörolojik gelişimi açısından oldukça önemlidir. Besin alerjisi nedeni ile eliminasyon diyeti ve bunun için yapılması gerekenler, günlük aktivitelerde ve sosyal faaliyetlerde kısıtlanma, değişen beslenme düzeni hem hasta hem de ailesi için hayat kalitesinde azalmaya, özellikle bakım veren annelerde stres ve kaygıya sebep olmaktadır3,6,7.
Çocuğa ve kimi durumlarda emziren anneye de eliminasyon diyeti önerilmesi ve sonrasında ek gıdaya geçiş ile birlikte, anne için ‘ne yemeliyim, ne yedirmeliyim?’ sorusuna yanıt aradığı bir dönem başlar. Sadece besin seçimi, etiket okuma ve alerjen içermeyen besinin hazırlanması değil, reaksiyonların ani ve hayatı tehdit edebilecek şekilde olabilmesi, yineleme riski ile yaşama fikri, kısıtlanan besin sayısı ve bu alerjinin geçmeme olasılığı bu kaygı ve stres durumunu etkileyebilmektedir3,8.
Kistik fibrozis, serebral palsi gibi kronik hastalıkları olan çocukların annelerinde bakım veren külfet ölçeği değerlendirilmiş ve külfet yüksek bulunmuştur9,10. Besin alerjisi de diğer kronik hastalıklar gibi uzun dönem sürebilmekte, hastanın bakımı sırasında yakın ilgi ve dikkat gerekmekte ve tolerans gelişimi hemen gerçekleşmeyebilmektedir. Kronik hastalıklardan tek farkı, reaksiyon olmadığı dönemlerde hastanın sağlık durumunun genellikle iyi olmasıdır. Ancak reaksiyonların beklenmedik zamanlarda, ani ve hayatı tehdit edebilecek şiddette olabilmesi ve 0-2 yaş arası bebeğin birincil bakımını veren anneye olan bağımlılığı anne üzerinde manevi külfete sebep olabilir. Şimdiye kadar literatürde besin alerjisi olan bebeklerin annelerinde stres ve kaygı bozukluğu gösterilse de bakım veren külfet ölçeği ile bir değerlendirme yapılmamıştır3.
Çalışmamızda 0-2 yaş besin alerjisi tanısı ile takip ettiğimiz hastaların annelerinde eşlik edebilecek stres ve kaygı bozukluğunu değerlendirmek ve var olan besin alerjisinin bakım veren annede yarattığı külfet durumunu incelemek amaçlanmıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Hasta ve Kontrol Grubu
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Alerji Poliklinikleri’ne başvuran ve besin alerjisi tanısı alan 0-2 yaş arası hastaların anneleri çalışmaya dahil edildi. Kontrol grubu olarak hastanemiz sağlam çocuk izlem polikliniğine başvuran sağlıklı 0-2 yaş bebeklerin anneleri alındı.
Örneklem Büyüklüğü
Minitab programında çalışmaya katılan katılımcı sayısı, benzer bir çalışmada elde edilen kaygı puanları kullanılarak hesaplanmıştır11. Tip I hasta 0,05 alınarak ve çalışmanın gücü %80 olduğunda, her grupta alınacak kişi sayısı en az 70 (varsayılan standart sapma=4,15 ve farklar=1,99) olarak hesaplanmıştır.
Besin Alerjisi Tanısı
Besin alerjisi tanısı için şüpheli besin ile deri delme testinde kabarıklık çapı >3 mm ve besin spesifik IgE değeri ≥0,35 kU/L üzerinde olması ve beraberinde oral besin yükleme testi pozitifliği ölçüt olarak alındı1,2,12.
Dahil Edilmeme Ölçütleri
Besin alerjisi tanısı olmayanlar, 2 yaşından büyük hastalar, çalışmaya katılmaya gönüllü olmayanlar, değerlendirme sırasında psikiyatrik hastalığı olduğunu beyan eden anneler, okur-yazar olmayan ve Türkçe bilmeyen anneler çalışmaya alınmadı.
Sosyo-demografik Özellikler
Hasta ve kontrol grubundaki tüm annelere eğitim durumu, aile yapısı, evde yaşayan kişi sayısı, eğitim durumu, mesleği, aylık gelirini sorgulayan sorular içeren bir anket doldurtuldu. Çalışma öncesi rastgele seçilen on anneye anket pilot çalışma olarak doldurtuldu ve anlaşılabilirliği test edildi.
Psikososyal Değerlendirme
Annelerin stres ve kaygı bozukluklarının değerlendirilmesi amacı ile tüm annelerden Psikolojik Belirti Tarama Listesi (SCL 90-R) ve Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) doldurması istendi. Bu ölçekler araştırıcıların gözetimi altında dolduruldu.
Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği
HADÖ 14 maddeden oluşan, kişinin kaygı ve depresyonu ölçmeye yarayan bir öz bildirim testidir. Her madde Likert ölçeğine göre puanlanır ve toplam skor hem anksiyete hem de depresyon alt ölçekleri için 0 ile 21 arasındadır. Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış olup, eşik değer depresyon için 7, anksiyete için 10 olarak bulunmuştur13.
Psikolojik Belirti Tarama Listesi
SCL 90-R, 90 maddeden oluşan bir öz değerlendirme testidir. Her madde psikolojik belirtileri taramak için kullanılan Likert tipi bir ölçekle puanlanmaktadır. Somatizasyon, obsesif-kompulsif bozukluk, kişilerarası duyarlılık, depresyon, anksiyete, düşmanlık, fobik anksiyete, paranoid düşünce, psikotizm ve semptomlar değerlendirilmektedir. Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmıştır14.
Zarit Bakım Veren Külfet Ölçeği
Bakım verenin külfetini değerlendirmek için Zarit Bakım Veren Külfet Ölçeği kullanıldı. Bu ölçek Türkçe’ye çevrilmiş ve valide edilmiştir15. Yirmi iki sorudan oluşan bu anket 5 puanlık Likert ölçeğine göre puanlanmakta ve en fazla 88 puan alınmaktadır. Yüksek puan daha fazla külfet ile ilişkili bulunmaktadır. 0-20 düşük külfet, 21-40 orta külfet, 41-60 orta-ağır, 61-88 ağır külfet varlığı olarak değerlendirilmektedir. Çalışmamızda 20 ve altı puan alan anneler ‘külfet yok’, üzerinde alanlar ise ‘külfet var’ olarak kabul edildi16.
Yapılan ölçeklerin puanlaması ve değerlendirilmesi hastanemiz Çocuk Psikiyatrisi Kliniği tarafından yapıldı, gerekli görülen anneler ek olarak psikiyatrik değerlendirmeye yönlendirildi.
Etik
Bu çalışma Helsinki Bildirgesi ilkelerine uygun olarak yapılmıştır. Tüm katılımcılardan bilgilendirilmiş ve yazılı onam alınmıştır. Çalışma için Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulu’ndan onay alınmıştır (protokol no: 740, tarih: 24.10.2017).
İstatistiksel Analiz
Verilerin analizinde Statistical Package for the Social Sciences 22.1 programı kullanıldı. Verilerin dağılımı Shapiro-Wilk’s normallik testi kullanılarak analiz edildi. Çalışma verileri değerlendirilirken, normal dağılıma sahip iki grup parametrenin karşılaştırılmasında tanımlayıcı istatistiksel yöntemler (ortalama, standart sapma, frekans) ve normal dağılıma sahip iki grup parametre karşılaştırmasında Student’s t-testi kullanıldı. Normal dağılıma sahip olmayan iki grup parametrenin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık p<0,05 olarak değerlendirildi.
BULGULAR
Çalışmaya 67 hasta ve kontrol grubu olarak cinsiyet ve yaş ortalaması benzer 74 sağlıklı bebeğin annesi alındı. Annelerin yaş ortalaması da her iki grupta benzerdi. Hasta ve kontrol grubunun sosyo-demografik özellikleri Tablo 1’de verilmiştir.
Besin alerjisi tanılı hastaların annelerinin Zarit bakım veren külfet ölçeği sağlıklı çocuğu olan annelere göre anlamlı olarak daha yüksekti (p=0,018). Yine besin alerjili çocukların annelerinin genel SCL 90-R ölçeğindeki genel skoru anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (p=0,045). SCL 90 ölçeğin alt başlıkları ayrı ayrı değerlendirildiğinde gruplar arası anlamlı bir fark saptanmamıştır. Besin alerjili çocukların annelerinde hastane anksiyete ölçeği skoru anlamlı olarak yüksek iken Hastane Depresyon Ölçeği skorunda fark saptanmamıştır (sırasıyla p=0,045, p=0,825). Besin alerjisi ve kontrol grubundaki annelere uygulanan ölçeklerin sonuçları Tablo 2’de verilmiştir. Semptom başlangıcına göre karşılaştırıldığında tüm puanlarda anlamlı bir fark yoktu. Semptomların başlangıcına göre karşılaştırıldığında tüm puanlarda anlamlı bir fark saptanmadı. Zarit bakım veren külfet ölçeği ve diğer tüm ölçekler arasında pozitif korelasyon katsayısı (r) 0,46-0,66 arasında saptandı (p=0,001).
Zarit bakım veren külfet ölçeği besin alerjili bebeği olan 42 (%60), sağlıklı bebeği olan 35 (%47,3) annede 20 puan ve üzerinde olarak saptanarak pozitif (külfet var) olarak değerlendirildi. Zarit bakım veren külfet ölçeği pozitif saptanan besin alerjili ve sağlıklı bebeği olan annelerin sosyo-demografik özelliklerine göre karşılaştırılmaları Tablo 3’te verildi. Zarit bakım veren külfet ölçeği pozitif olan anneler arasında evde yaşayan kişi sayısı, annenin çalışmama durumu daha fazla idi ve ailenin aylık geliri besin alerjili annelerde anlamlı olarak daha düşüktü (sırasıyla p=0,048, p=0,040 ve p=0,024).
TARTIŞMA
Besin alerjisi dünyada çok sayıda çocuğu ve ailesini etkileyen küresel bir sağlık sorunudur. Mali yükün yanı sıra hayat kalitesindeki bozulma hem hastaya hem de aile bireylerine külfete neden olmaktadır17,18. Çalışmamızda 0-2 yaş arası besin alerjisi tanısı ile takip edilen bebeklerin annelerinde, aynı yaş grubundaki sağlıklı bebeklerin annelerine göre külfet daha yüksek bulunmuştur. Yine bu annelerde kaygı ölçeği puanı ve SCL 90-R genel puanı anlamlı olarak daha yüksek saptanmıştır.
Yapılan çalışmalarda besin alerjisi olan çocukların ailelerinin sosyal ve duygusal etkilenme yaşadıkları, ebeveynlerin korku ve kaygı yaşadıkları ortaya konulmuştur. Ayrıca annelerin babalara göre daha fazla stres ve kaygı yaşadıkları saptanmıştır19. Bazı ebeveynlerin bu durumda kaygısını çocuğa da aktardığı gösterilmiştir, bu durum özellikle anafilaksi öyküsü olan çocukların ailelerinde gözlenmiştir20.
Birçok ebeveyn besin alerjisi tanısı konulduktan sonra çocuklarına ve sağlıklı kardeşlerine yeni gıda denemesi yapmaktan çekindiklerini ve bundan kaygı duyduklarını bildirmektedir21,22. Anneler özellikle besin yükleme testi yapılacağı gün diğer günlere göre daha çok kaygı duyduklarını ifade etmişlerdir23. Bununla birlikte besin alerjisi tanısının doğrulandığı durumlarda gerekli kaçınma önlemleri alındığından ebeveyn kaygısının azaldığı gösterilmiştir24,25. Adrenalin oto-enjektör reçete edilmesinin bazı besin alerjili çocuk ve annelerinde kaygıyı azalttığı gösterilmiştir26. Ancak kaçınma diyeti önerilen kimi ebeveynde kaygı olmasının adrenalin oto-enjektör taşımaya ve tedaviye uyumu artırıcı bir etkisi bulunmamıştır27. Ek olarak hiç kaygı duyulmaması da izlemde kazara karşılaşma ve riskli davranışlar ile sonuçlanabilmektedir. Fedele ve ark.’nın28 besin alerjisi ile baş etme davranışlarını dört farklı uyum sağlama modeli ile değerlendirdikleri çalışmalarında, bu sürece dengeli bir yanıt veren ailelerde kaygının ve psikososyal etkilenmenin daha az olduğu saptanmıştır. Abartılı yanıt veren ailelerde ise yüksek kaygı düzeyinin yanı sıra tedaviye uyumun daha az olduğu ve psikososyal etkilenmenin daha çok olduğu görülmüştür.
Yapılan çoğu çalışma besin alerjisi olan çocuk ve adölesanları kapsamaktadır. İlk iki yaştaki hastaların ailelerinde kaygının değerlendirildiği çalışma kısıtlı sayıdadır. Cortes ve ark.29 yaş ortalaması 26 ay olan çocukların annelerini hastane anksiyete ve depresyon ölçeği ile değerlendirmişler ve annelerin %42,6’sında anksiyete puanını yüksek bulmuşlardır. Bizim çalışma grubumuzda annelerin %14,3’te anksiyete puanı, %40,6’sında da depresyon puanı yüksek bulundu.
Yapılan çalışmalarda besin alerjisine bağlı ebeveyn anksiyetesi hayat kalite anketi ve psikososyal semptom tarama anketleri ile değerlendirilmiştir. Çıkan sonuçların değişken olması, çocuğun yaş grubu, besin alerjisi tanı zamanı ve seyri gibi durumlardaki farklılıklara bağlanmış ve takipte de değerlendirilmesi gerektiği düşünülmüştür3.
Çalışmalarda genellikle ebeveyn anksiyetesi hem anne hem de babada değerlendirilmiştir. Çalışmamızda ise ilk iki yaşta çocuğa bakım verenin genellikle anne olması nedeni ile sadece anneler değerlendirilmiştir.
Kronik hastalığı olan çocukların ebeveynlerinin yaklaşık %60’ı kendilerinin duygusal ve fiziksel olarak iyi koşullara sahip olduklarını bildirmişlerdir9. Yapılan çalışmalarda besin alerjisi olan çocukların ailelerinde külfet, genellikle besin alerjisi hayat kalite-külfet anketleri (FAQL-PB) ile değerlendirilmiştir30,31. Bu anket Türkçe’ye çevrilmemiş ve valide edilmemiştir. Bu nedenle çalışmamızda annelerdeki külfet varlığı validasyon çalışması yapılmış olan Zarit Külfet ölçeği ile değerlendirilmiştir15. Zarit külfet ölçeği kistik fibrozis, serebral palsi gibi kronik hastalıkları olan çocuklara bakım veren aile bireylerine uygulanmış olup bu hastalık gruplarında külfet fazla bulunmuştur9,10. Çalışmamızda da besin alerjili bebeklerin annelerinde külfet diğer kronik hastalıklardaki kadar olmasa da sağlıklı bebeklerin annelerine göre anlamlı olarak yüksek saptandı.
Çalışmamızda besin alerjisi olan çocukların annelerinde çalışmama oranı sağlıklı çocuğu olan annelere göre anlamlı olarak daha yüksek bulundu. Ek olarak Zarit külfet ölçeği yüksek olan annelerde de çalışmama oranı daha fazla saptandı. Bu durumun besin alerjisi olan çocukların annelerinin çocuklarının bakımını sağlamak için çalışmaktan vazgeçmelerine ya da yasal olarak kullanabileceği doğum sonrası izni uzatmalarına bağlı olabileceği düşünüldü.
Besin alerjisinin seyri, alerjen olan gıda, yaş grubu, besin alerjisinin tipi ailedeki anksiyete ve külfeti etkileyebilir.
Çalışmamızın Kısıtlılığı
Çalışmamızın kısıtlılığı, kesitsel olarak besin alerjisi tanısı konulduktan sonra annelerin anksiyete ve külfet açısından değerlendirilmiş olması ve bu alt parametreler açısından karşılaştırma yapılmamasıdır. Güçlü yanı ise besin alerjisi olan ilk iki yaştaki çocukların annelerinde külfetin ülkemizde değerlendirildiği ilk çalışma olmasıdır.
SONUÇ
Sonuç olarak besin alerjisi takip ve tedavisinde sorumlu besinin kısıtlanması, kazara karşılaşmaların önlenmesi, gelişen bulguların tedavisi ve tolerans gelişiminin değerlendirilmesi tüm alerji kliniklerinin sergilediği ortak yaklaşımdır. Ancak klinik pratikte annelerin besin alerjisi ile baş edebilme, hissettiği külfet ve kaygı-depresyon gibi duygu durumunun değerlendirilmesi ihmal edilebilmektedir. Bu nedenle özellikle küçük yaş grubunda besin alerjisi olan çocukların annelerinin psikososyal destek gereksinimleri değerlendirilmeli ve gerektiği durumda almaları sağlanmalıdır. Çünkü bakım veren kişilerdeki psikolojik, duygusal ve sosyal iyilik hali sayesinde çocuğun aldığı bakımın kalitesinde artış sağlanabilecektir.