Hipertansiyon Hastalarında Bilinçli Farkındalık Düzeyinin İlaç Uyumuna Etkisi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
CİLT: 10 SAYI: 2
P: 212 - 218
Haziran 2022

Hipertansiyon Hastalarında Bilinçli Farkındalık Düzeyinin İlaç Uyumuna Etkisi

Namik Kemal Med J 2022;10(2):212-218
1. İstanbul Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, İstanbul, Türkiye
2. Marmara Üniversitesi, Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kardiyoloji Kliniği, İstanbul, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 30.06.2021
Kabul Tarihi: 15.03.2022
Yayın Tarihi: 22.06.2022
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Çalışmada hipertansiyon hastalarının bilinçli farkındalık düzeylerinin antihipertansif ilaç uyumuna olan etkisi araştırılmıştır.

Gereç ve Yöntem:

Çalışmaya katılmaya onam veren kişilerden okur yazar olan, en az bir yıldır antihipertansif kullanıyor olan 18-65 yaş aralığındaki hipertansif hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Ölçek doldurmayı engelleyecek düzeyde mental yetersizliği ve/veya mental hastalığı bulunanlar çalışma dışında bırakılmıştır. Kesitsel ve tanımlayıcı bir araştırmadır. Katılımcılara sosyo-demografik veri formu, Bilinçli Farkındalık ölçeği (BFÖ) ve Modifiye Morisky Tedavi Uyum ölçeği uygulanmıştır.

Bulgular:

Yaş ortalaması düşük olan hastaların ilaç uyumu düşük olarak saptandı. Cinsiyet, eğitim düzeyi, çalışma durumu ve medeni durum açısından bakıldığında gruplar arasında ilaç uyumu açısından anlamlı fark yoktu. Ailesinde hipertansiyon öyküsü olanlarda ilaç uyumunun düşük olma oranı orta-yüksek olma oranına kıyasla anlamlı şekilde yüksekti. İlaç uyumu skorlarında hipertansiyon hastalığının süresi açısından istatistiksel açıdan anlamlı bir fark yoktu. BFÖ skor ortalamaları ilaç uyumu orta-yüksek olanlarda anlamlı şekilde daha yüksekti.

Sonuç:

Çalışma sonuçlarımız hipertansif hasta grubunda ilaç uyumunun düşük olduğu, farkındalık ve uyum arasında anlamlı bir ilişki olduğu yönünde kanıt sunmaktadır. Diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi hipertansiyon hastalarında da ilaç uyumunun artırılması, bu amaçla ilaç uyumunu etkileyen farkındalık düzeyinin artırılması hayati önem arz etmektedir. Çalışma verilerimiz bu alanda yapılacak klinik müdahaleler için farkındalık oluşturacaktır.

Anahtar Kelimeler:
Hipertansiyon, bilinçli farkındalık, ilaç uyumu

GİRİŞ

Hipertansiyon, küresel olarak en önemli önlenebilir morbidite ve mortalite nedenidir, ancak standart yöntemler kullanılarak toplanan görece az veri bulunmaktadır. Hipertansiyon tedavisinin amacı, kan basıncını (KB) yöneterek ölüm oranını azaltmak ve beyin kanaması, felç ve iskemik kalp hastalığı gibi hipertansiyona bağlı hastalıkları önlemektir. Bununla birlikte; hipertansiyonun önlenmesi ve tedavisindeki ilerlemelere rağmen, yüksek veya kontrolsüz KB’ye sahip kişilerin yüzdesi yüksektir1.

Klinik olarak geçerli KB değerleri göz önüne alındığında, tedavi edilen hastalarda hipertansiyonun kontrolüne katkıda bulunan iki ana faktör, yeterli sayıda ve dozda KB ilacı reçete edilmesi ve tedaviye uyumdur. Tedaviye yetersiz uyum, vasküler sertlik, sol ventrikül hipertrofisi ve mikroalbüminüri dahil olmak üzere daha yüksek kardiyovasküler olay riski ile ilişkili çeşitli hedef organ değişiklikleriyle de ilişkilidir. Ayrıca, tedaviye yetersiz uyum, akut koroner sendromlar, felç, geçici iskemik atak ve kronik kalp yetmezliği ve ölüm gibi birçok olumsuz kardiyovasküler olayla ilişkilidir2.

Hipertansiyon gibi uzun süreli kronik hastalıklarda genellikle, aylar-yıllar içinde, tedavide gitgide azalmalar görülür3. Hipertansiyon için farmakoterapiye bağlı kalma oranı tipik olarak, başlangıçtan bir yıl sonra %50 olarak rapor edilir4.

Çağdaş farmakolojik tedavi stratejileri bazı bireylerde yetersiz kalmakta ve diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili olabilecek birçok faktör nedeniyle hipertansiyon tedavisinde de sonuç alamayan hastalar olabilmektedir. Günümüze kadar kardiyoloji ve psikiyatri işbirliği ile psikiyatrik ilaçlar da hipertansiyon tedavisinde önemli rol oynamıştır. Bu farmakolojik tedavi yaklaşımı ile KB’nin düzenlenmesinde patolojik duygudurumun doğrudan biyolojik etkilerinin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Ancak psikiyatrinin geldiği nokta, birçok hastada sadece farmakolojik yaklaşımın yetersiz kaldığını, hastanın psikoterapötik müdahalelerle tedavi edilmesi gerektiğini, kötü yaşam tarzının yüksek tansiyonun devam etmesine, tedavi direncinin kırılmasına ve ilaç uyumsuzluğuna neden olduğunu göstermektedir. Yaşam tarzı değişiklikleri tek başına veya farmakolojik tedaviyle birlikte KB kontrolünü sağlamak için genellikle yeterlidir5.

KB kontrolü için tamamlayıcı davranışsal terapiler, geleneksel terapinin yerini tutmasa da, KB’yi düşürme potansiyelleri açısından değerlendirilebilirler. Meditasyon yoluyla stres azaltma, hem fazla sayıda ilaç kullanımını azaltabilen hem de KB kontrolünü iyileştirebilen potansiyel olarak önemli farmakolojik olmayan bir terapidir6. Bilindiği gibi, stres ve depresyonun ana etkisi, duyarlı kişilerde hipertansiyon gelişimine veya zaten hipertansif olanlarda KB’nin kötüleşmesine yol açan akut veya kronik sempatik sinir sistemi aktivasyonudur. Mindfulness (farkındalık) gibi kolay erişilebilir, düşük maliyetli ve tekrarlanabilir bir teknik, bu patolojiyi ve sonuçta ortaya çıkan organ hasarını azaltabilir7. Hipertansif bireylerin farmakolojik tedavi yönetimine farkındalık temelli stratejilerin eklenmesi, yaşam tarzı değişiklikleri ve artan ilaç uyumu yoluyla hem doğrudan hem de dolaylı olarak KB kontrolüne katkıda bulunabilir.

Bu çalışmanın amacı, hipertansiyonlu hastalarda bilinçli farkındalık düzeylerinin ilaç uyumuna etkisini incelemektir. Bildiğimiz kadarıyla literatürde bireylerin bilinçli farkındalık düzeylerinin ilaç uyumuna etkisini inceleyen başka bir çalışma bulunmamaktadır. Hipertansif hasta yönetiminde, bilinçli farkındalıkla farmakoterapi ile birlikte çok boyutlu yaklaşımın önemini yeniden tartışırken, sonuçların hipertansif hastaların klinik yönetiminde, bilinçli farkındalık temelli yaklaşımları hızlandıracağını umuyoruz.

GEREÇ VE YÖNTEM

Araştırma kesitsel ve tanımlayıcı tipte bir araştırma olup, bir üniversite hastanesi kardiyoloji polikliniğine başvuran, araştırma kriterlerini karşılayan ve çalışmaya katılmak için yazılı onam veren bireylerden ardışık olarak araştırmaya dahil edilen 68 hipertansif hasta ile yürütülmüştür. Çalışmanın yapılabilmesi için Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan (sayı: 09.2019.414, tarih: 05.04.2019) etik kurul onayı alınmıştır. Her aşamada Helsinki Deklarasyonu İlkeleri’ne uyuldu. Çalışmaya 18-65 yaş arası, okuma yazma bilen, katılmayı kabul eden, en az bir yıldır antihipertansif tedavi gören hipertansiyonlu hastalar dahil edildi. Görüşmeyi ve ölçeği doldurmayı engelleyecek düzeyde zihinsel özürü ve/veya ruhsal hastalığı olanlar çalışma dışı bırakıldı. Hastaların ruhsal durumlarının belirlenmesinde muayeneyi yapan klinisyenin değerlendirmesi ve hastanın önceki bir tanıya ilişkin ifadesi dikkate alındı. Katılımcılara sosyo-demografik veri formu ve Bilinçli Farkındalık ölçeği (BFÖ) ve Modifiye Morisky Tedavi Uyum ölçeği (MMÖ) uygulandı.

Sosyo-demografik Veri Formu: Araştırmacılar tarafından araştırmanın amacına uygun içerikte hazırlanan sosyo-demografik verileri içeren formdur.

BFÖ: Ölçek, günlük yaşamda dikkat ve farkındalık becerilerini ölçmek için geliştirilmiştir8. Dikkati geçmişe veya geleceğe değil, yaşanan zamana ve bedene odaklayabilmek için bireysel farklılıkları değerlendirmek için kullanılır. Toplamda 15 maddeden oluşmaktadır. Altılı Likert tipi bir ölçektir. Türkçe uyarlama çalışması yapılmıştır9.

MMÖ: Orijinal Morisky ölçeği, uyuşturucu kullanım alışkanlıkları hakkında yeterli bilgi sağlar. Ancak kronik hastalıkların uzun süreli tedavisinde ilaç kullanımının devamlılığı konusunda yetersiz görülmüştür. Ayrıca anket hastaların bilgi ve motivasyon düzeylerini sınıflandırmak için tasarlanmamıştır. Evet ve hayır olarak cevaplanan soruları içerir. Sonuç olarak, MMÖ iki yeni sorunun eklenmesiyle geliştirilmiştir10. Ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmıştır11.

İstatistiksel Analiz

İstatistiksel analizler Windows için hazırlanan Statistical Package for the Social Sciences 20.0 istatistik paket programı kullanılarak yapıldı. Sürekli veriler ortalama ± standart sapma veya ortanca (minimum-maksimum) olarak, kategorik veriler ise hasta sayısı ve yüzde olarak sunuldu. Kategorik değişkenlerin karşılaştırılmasında ki-kare testi, parametrik ve parametrik olmayan sürekli değişkenlerin karşılaştırılmasında sırasıyla Student’s t-testi veya Mann-Whitney U testi kullanıldı. Normal dağılım Kolmogorov-Smirnov testi ile değerlendirildi. MMÖ’nün yordayıcılarını belirlemek için çok değişkenli lojistik regresyon analizi yapıldı. P<0,05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

BULGULAR

Çalışmaya hipertansiyon tanısı alan 68 hasta dahil edildi. Sosyo-demografik özellikler Tablo 1’de gösterilmiştir. Katılımcıların yaş ortalaması 58,6±11,7 idi; %70,6’sı (n=48) erkekti. Sadece %32,3’ü lise ve üzeri eğitim düzeyine sahipti. Ortalama BFÖ skoru 48,2±16,3 idi. MMÖ’ye göre grubun %70,6’sında (n=48) ilaç uyumu düşüktü.

Çalışma popülasyonunun demografik ve klinik verilerinin MMÖ puanlarına göre karşılaştırılması Tablo 2’de verilmiştir. İlaç uyumu düşük olan hastaların yaş ortalamaları, ilaç uyumu orta-yüksek olanlara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktü (p=0,01). İlaç uyumu açısından iki cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0,945). Eğitim durumu, çalışma durumu ve medeni durum göz önüne alındığında, ilaç uyumu açısından düşük ve orta-yüksek ilaç uyumu olan gruplar arasında anlamlı fark bulunmadı (p=0,241, p=0,123, p=0,221). Eşlik eden kanserli hastalarda ilaç uyumu göz önüne alındığında, uyumu yüksek olanlar anlamlı olarak daha yüksekti (p=0,006). Ailesinde hipertansiyon (HT) öyküsü olanlarda ilaca düşük uyum oranı orta-yüksek orana göre anlamlı olarak daha yüksekti (p=0,011). İlaç uyum skorlarında HT süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p=0,665). Ortalama BFÖ puanları orta-yüksek ilaç uyumu olanlarda anlamlı olarak daha yüksekti (p=0,004, Şekil 1).

HT hastalarında ilaç uyumunun belirleyicileri Tablo 3’te gösterilmiştir. Farkındalığın yaşa, ailede HT öyküsü ve BFÖ sonuçlarına göre bağımsız bir yordayıcı olduğu bulundu (sırasıyla p=0,002, p=0,019, p=0,005).

TARTIŞMA

Hipertansif hastalarda bilinçli farkındalık temelli yaklaşımların tedaviye uyum üzerindeki etkisini araştıran çalışmalar son yıllarda literatüre dahil edilmiştir6,12. Kronik hastalıklarda tedaviye uyum önemli bir sorundur. Literatürde hipertansif hastaların ilaç uyumunu araştıran çok sayıda çalışma bulunmaktadır13. İlaç başlandıktan bir yıl sonra hipertansiyon farmakoterapisine uyumun %50’nin altında olduğu bildirilmiştir4. Çalışmalar, kontrolsüz KB olan hipertansif hastalarda daha yüksek düzeyde ilaca uyumsuzluk bildirmiştir13,14.

Hipertansiyon tedavisinde düşük ilaç uyumunun yordayıcılarının araştırıldığı bir çalışmada, hastaların %36,6’sının ilaç uyumunun iyi olduğu bulunmuştur15. Literatürle uyumlu olarak, çalışmamızda hasta grubumuzun %70,6’sının ilaç uyumunun düşük olduğu saptandı.

Hipertansiyonun kronik bir hastalık olması ve ömür boyu ilaç kullanmanın zor olmasının ilaç tedavisine uyumu azalttığı düşünülebilir. Hasta grubumuzdaki ortalama hipertansiyon süresinin 12,4±9,5 olduğu göz önüne alındığında, hasta grubumuz için hastalık ve tedavi kavramı yeni değildi ve bu dönemde hastalığın seyri ve olası komplikasyonlar hakkında bilgilendirildikleri varsayılmıştır; fakat, tedaviye uyum yine de zayıftı.

İlaç uyumu ile ilgili faktörler literatürde birçok çalışmaya konu olmuştur16,17. Bir çalışmada uyum düzeyinin cinsiyete bağlı olmadığı, hastanın yaşıyla birlikte uyum düzeyinin arttığı ve ilaç uyumu ile eğitim düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı belirtilmiştir17. Başka bir çalışma, hipertansif hastalarda düşük ilaç uyumunun ileri yaş ile ilişkili olduğunu bulmuştur18. Bu, bilişsel esnekliğin azalması ve daha uzun süre ilaç kullanma ihtiyacı gibi faktörlerle ilişkili olabilir. Genç hastaların ilaç uyumunun yaşlı hastalara göre daha düşük olduğunu bulan çalışmalar da vardır15,19. Bu çalışmalara benzer olarak bizim çalışmamızda da yaş ortalaması düşük olanların ilaç uyumunun, yaş ortalaması yüksek olanlara göre daha düşük olduğu görülmektedir. Bunun nedeni, genç hastaların hastalığı veya olası komplikasyonları yaşlılara göre daha az ciddiye alması olabilir. Daha genç hastaların günlük yaşam aktivitelerinde daha yoğun olmaları ve daha fazla sorumluluk sahibi olmaları da ilaç uyumunu bozan bir diğer faktör olabilir.

Dirençli hipertansiyonu olan kadınların ilaç uyumsuzluğunun erkeklere göre daha fazla olduğunu gösteren çalışmalar vardır20. İskemik kalp hastaları ile yapılan bir çalışmada; kadınların tedaviye olan inancı ve uyumu erkeklere göre daha iyi bulunmuştur21. Başka bir çalışma, genç aktif erkeklerin ve bilişsel eksiklikleri olan yaşlıların ilaca uyumsuzluk açısından yüksek risk altında olduğunu bulmuştur22. Antihipertansiflere uyumu araştıran başka bir çalışmada, kadınlarda tedaviye uyumun erkeklere göre daha iyi olduğu gösterilmiştir23. Bir çalışma, hipertansif hastalarda zayıf ilaca uyumun erkek cinsiyeti ile ilişkili olduğunu bulmuştur18. Bu çalışmanın sonuçlarına bakıldığında, ilaç uyumu ile cinsiyet arasındaki ilişkiye dair literatürde çelişkili bulguların olduğu görülmektedir. Çalışmamızda cinsiyet ile ilaç uyumu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bu sonuç, çalışmamızdaki örneklem büyüklüğünün küçük olmasından kaynaklanıyor olabilir. Ancak elde edilen sonuçlar, cinsiyetin hastalık şiddeti algısı ve ilaç uyumu üzerinde etkili bir demografik faktör olmadığını göstermektedir.

Literatürde düşük eğitim düzeyi, düşük gelir düzeyi ve işsizliğin antihipertansif tedaviye uyumu azaltabileceğinden bahsedilmektedir19,20. Bu sonuçların aksine, çalışmamızda ilaç uyumu ile eğitim düzeyi ve çalışma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Eğitim düzeyi ile ilaç uyumu arasında aynı yönde bir ilişkinin bulunamaması özellikle dikkat çekicidir. Bu sonuç, bilgiye ulaşmanın, daha fazla bilgiye sahip olmanın ve tedaviye ekonomik olarak erişebilmenin ilaç uyumu için yeterli olmadığını düşündürmektedir. Sosyo-ekonomik düzeyin ilaçlara ulaşma ve kullanımın sürekliliği açısından olumlu bir etkisinin olduğu tahmin edilebilirken ve bunun ilaç uyumunu artıracağı öngörülebilirken, çalışma sonuçlarımız bu faktörlerin etkili ve/veya yeterli olmadığını göstermektedir. Sonuçlarımıza göre, eğitim düzeyi iyi olan bireyler, düşük düzeyde olanlar kadar komplikasyon riski altında görünmektedir. Literatür bulguları ve çalışmamızın sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, her yaştan, cinsiyetten ve sosyo-kültürel düzeyden bireylerin bilinçli farkındalığının ilaç uyumu için önemi anlaşılmaktadır. Bir çalışma, daha uzun süreli hipertansiyon ilaçları alan hastalarda uyum düzeyinin daha yüksek gözlemlendiğini kaydetti17. Hastalık süresi uzadıkça daha fazla farkındalık, hastalığı içselleştirebilmek ve komplikasyonlara maruz kalmak bu sonucu açıklayabilir. Ancak bu bulgunun aksine, bizim çalışmamızda hastalık süresi açısından ilaç uyum puanlarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Hastalık süresine rağmen uyum davranışının gelişmemiş olması, uyum sağlamayı zorlaştıran başka faktörlerin varlığını düşündürür. Bunlardan biri, hastalık ve olası riskler hakkında bilgi sahibi olunmasına rağmen; farkındalık, dikkat, organize etme, zamanı yönetme ve bilinçli çalışma gibi yetersiz ve/veya elverişsiz beceriler olabilir. Kronik hastalıklarda bu yetenekleri etkileyen birçok faktör gözden geçirilmeli ve çalışılmalıdır. Bu faktörlerden biri, eşlik eden ruhsal ve fiziksel hastalıkların varlığı olabilir. Hipertansif hastalarda komorbidite ve ilaç uyumu arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmada, komorbid durumu olmayan veya yalnızca bir komorbid durumu olan hastaların, iki veya daha fazla komorbid durumu olan hastalara göre daha fazla ilaç uyumuna sahip oldukları bulunmuştur24. Bu sonuca göre, ek hastalık sayısının ilaç uyumunu olumsuz etkilediği ve hastanın mevcut durumları birlikte yönetmekte zorlandığı düşünülebilir. Yirmi beş çalışmanın dahil edildiği bir meta-analiz çalışmasında, komorbiditesi olan hipertansif hastaların %31,2’sinin ilaç uyumunun olmadığı saptanmıştır13. Bir çalışmada, kronik kalp yetmezliği varlığı, düşük ilaç uyumu ile ilişkilendirildi20. Çalışmamızda, hipertansif hastalarda komorbid hastalıklara baktığımızda, kanser dışında ilaç uyumu açısından fark yaratmadıkları görüldü. Kanser tanılı hastalarda ilaç uyumu incelendiğinde, uyumu yüksek olanların, düşük olanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulundu. Bu sonuç, hayatta kalma motivasyonu ne kadar yüksekse, ilaç uyumu farkındalığının da o kadar yüksek olduğunu göstermektedir. Başka ciddi bir hastalığın varlığı bilinçli farkındalığı artıracak bir etken olabilir. Bir çalışmada hastaneye yatmanın tedaviye uyum sürecini olumlu etkilediği bildirilmiştir20. Bu sonuç yukarıda belirtilen görüşümüzü desteklemektedir. Ailede hipertansiyon varlığının, antihipertansif ilaçlara uyum üzerine etkisi ile ilgili literatürde veri bulunamamıştır. Çalışmamızın sonucu beklenenin aksine şaşırtıcıdır. Çalışmamızda, ailesinde hipertansiyon öyküsü olanlarda ilaca düşük uyum oranı orta-yüksek orana göre anlamlı olarak daha yüksekti. Bu sonuç aynı zamanda, bilgi sahibi olmanın, hastalığı ve seyrini bilmenin düzenli ilaç kullanımı davranışının gelişmesi için yeterli bir faktör olamayabileceği görüşümüzü desteklemektedir. Bir sistematik derlemede; yaş, KB’yi ölçme tekniği ve yönteminden bağımsız olarak, düşük sistolik ve diyastolik KB değerlerinin bağımsız bir yordayıcısıydı. Yaşlı insanlar, farmakolojik bağımlılığı azaltma isteğiyle davranışsal müdahalelere bağlı kalmaya daha fazla motive olabildikleri için KB mevcuttur25. Çalışmamızda yaş, ailede HT öyküsü ve farkındalık düzeyi bağımsız belirleyiciler olarak bulundu. İlacın unutulması, karmaşık ilaç rejimi ve yan etkiler, düşük ilaç uyumunun olası nedenleri arasında belirtilmektedir26. Bir çalışmada, düşük uyumun en önemli nedeninin %51,4 oranında ilacı unutmak olduğu belirtilmiştir15. Daha yüksek düzeyde depresif belirtiler, düşük ilaç uyumu ile ilişkilendirilmiştir20. İlaç direnci ve düşük ilaç uyumu, psikolojik profillerle güçlü bir şekilde ilişkilendirilmiştir. Temel klinik özellikler ilaca uyum ve tedavi direncinin güvenilir belirleyicileri değilken, psikolojik faktörlerin belirleyici olduğu bulunmuştur27. Kronik hastalığı olan bireylerle yapılan bazı çalışmalarda, hastanın kendi tedavisinde karar ve sorumluluğunun daha iyi klinik sonuçlarla doğru orantılı olduğu bulunmuştur28,29. Kardiyovasküler riski yüksek hastalarda kendi kendini izleme ve ilaçları kendi kendine yenilemenin KB kontrolünü iyileştirmeye yardımcı olabileceği öne sürülmüştür30. Bu durum tedaviye etkin ve bilinçli olarak katılabilme ve sürdürebilme becerisi ile ilişkili görünmektedir. Kronik hastalıklarda yüksek düzeyde farkındalık, yüksek ilaç uyumu ve olumlu klinik sonuçlar açısından önemlidir. Örneğin; farkındalık düzeyi daha yüksek olan diyabetik hastaların, normal glikoz düzeylerinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Çalışmada farkındalık düzeyinin daha iyi bir kontrol sağladığı için daha iyi glikoz regülasyonu ile ilişkili olabileceğinden bahsedildi31. Farkındalık uygulamasının kanser hastalığı32 ve romatoid artrit33 gibi tıbbi durumlarda semptomları azalttığını bildiren yayınlar vardır. Kardiyovasküler hastalıklarda farkındalığı temel alan çalışmalarda klinik olarak olumlu sonuçlar bildirilmiştir34.

Son yıllarda tedavi almayan prehipertansif hastalarda yapılan bir çalışmada, sekiz haftalık farkındalık temelli bir kurstan sonra KB ve VKİ’de istatistiksel ve klinik olarak anlamlı bir düşüş olduğu ve bu düşüşün mülakattan sonra üç ay daha devam ettiği bulundu7. Diabetes mellitusta; farkındalık temelli müdahalelerin, özellikle depresyon ve anksiyete ile ilgili semptomların giderilmesi için ve ayrıca dikkatli beslenme, fiziksel egzersiz ve tedaviye uyum gibi diğer faktörlerin yönetiminde önleyici ve tamamlayıcı müdahaleler olarak görülebileceği bildirildi35. Bildiğimiz kadarıyla, literatürde hipertansif hastalarda farkındalık düzeyi ile ilaç uyumu arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışmamızda, ilaç uyumu orta-yüksek olan hastalarda BFÖ skorlarının yüksek olması, çalışma hipotezimizi desteklemektedir. Yüksek farkındalığın unutkanlık faktörünün ortadan kaldırılmasını, organize edilmesini, beden duyumlarının daha iyi fark edilmesini, zamanı doğru yönetmeyi ve tedavi sürecini bilinçli olarak takip etmeyi sağladığı düşünülebilir. Çalışmamızda, BFÖ puanlarına göre farkındalığın ilaç uyumu için bağımsız bir yordayıcı olarak bulunması anlamlıdır. İlaç uyumu için doz saatlerinin hatırlanması, hatırlamakta güçlük çekmemek, hastalığın düzeldiği ya da hekim ile işbirliği içinde süreci yönetmeden ilacın iyi olmadığı varsayımıyla tedaviyi spontane olarak bırakmamak gereklidir. Farkındalık, bu sürecin tüm bileşenlerinin hasta tarafından doğru yönetilmesini sağlıyor denilebilir. Kronik hastalıklarda, sürece anksiyete veya depresif belirtiler eklenebilir ve ilaç uyumunu bozabilir. Çalışmamızda değerlendirilmemiş olsa da farkındalığın duygudurum üzerindeki olumlu etkilerinden dolayı ilaç uyumunun arttığı düşünülebilir.

Çalışma Kısıtlılıkları

Çalışmamızda örneklemin küçük olması kısıtlılıklarımızdan biridir. Kullanılan ölçeklerin öz bildirim ölçekleri olması da çalışmanın sonuçlarını etkilemiş olabilir. Çalışmamızda kullanılan antihipertansif hasta tipi ve sayısı araştırılmamış ve hastaların duygudurumları değerlendirilmemiştir. İlaç uyuşmazlığına yol açabilecek ilaç yan etkileri sorgulanmamıştır. Bu faktörlerin de değerlendirildiği çalışmalar, farkındalık temelli diğer çalışmalara katkı sağlayacaktır.

SONUÇ

Çalışma sonuçlarımız hipertansif hasta grubunda ilaç uyumunun düşük olduğunu ve bilinçli farkındalık ile ilaç uyumu arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koydu. Hipertansiyonlu hastalarda ilaç uyumunun artırılması ve ilaç uyumunu etkileyen farkındalık düzeyinin artırılması, bu amaç için hayati önem taşımaktadır. Hipertansif hastalarda farkındalığı artıracak müdahaleler önemsenmeli ve hasta multidisipliner bir sistem içinde desteklenmelidir.

Etik

Etik Kurul Onayı: Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan (sayı: 09.2019.414, tarih: 05.04.2019) etik kurul onayı alınmıştır.
Hasta Onayı: Hasta onamı alınmıştır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.

Yazarlık Katkıları

Konsept: P.Ş.G., E.A.S., T.G., M.S., Dizayn: P.Ş.G., E.A.S., T.G., M.S., Veri Toplama veya İşleme: T.G., Analiz veya Yorumlama: P.Ş.G., M.S., Literatür Arama: P.Ş.G., E.A.S., Yazan: P.Ş.G., E.A.S., T.G., M.S.
Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.
Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.

Kaynaklar

1
Chow CK, Teo KK, Rangarajan S, Islam S, Gupta R, Avezum A, et al. Prevalence, awareness, treatment, and control of hypertension in rural and urban communities in high-, middle-, and low-income countries. JAMA. 2013;310:959-68.
2
Burnier M, Egan BM. Adherence in Hypertension. Circ Res. 2019;124:1124-40.
3
Lauffenburger JC, Landon JE, Fischer MA. Effect of Combination Therapy on Adherence Among US Patients Initiating Therapy for Hypertension: a Cohort Study. J Gen Intern Med. 2017;32:619-25.
4
Hill MN, Miller NH, Degeest S; American Society of Hypertension Writing Group, Materson BJ, Black HR, Izzo JL Jr, et al. Adherence and persistence with taking medication to control high blood pressure. J Am Soc Hypertens. 2011;5:56-63.
5
Mancia G, Fagard R, Narkiewicz K, Redón J, Zanchetti A, Böhm M, et al. 2013 ESH/ESC Guidelines for the management of arterial hypertension: the Task Force for the management of arterial hypertension of the European Society of Hypertension (ESH) and of the European Society of Cardiology (ESC). J Hypertens. 2013;31:1281-357.
6
Hughes JW, Fresco DM, Myerscough R, van Dulmen MH, Carlson LE, Josephson R. Randomized controlled trial of mindfulness-based stress reduction for prehypertension. Psychosom Med. 2013;75:721-8.
7
Goldstein CM, Josephson R, Xie S, Hughes JW. Current perspectives on the use of meditation to reduce blood pressure. Int J Hypertens. 2012;2012:578397.
8
Brown KW, Ryan RM. The benefits of being present: mindfulness and its role in psychological well-being. J Pers Soc Psychol. 2003;84:822-48.
9
Ozyesil Z, Arslan C, Kesici Ş, Deniz ME. Adaptation of the Mindful Attention Awareness Scale into Turkish. Education and Science. 2011;36:224-35.
10
Simpson SH, Johnson JA, Farris KB, Tsuyuki RT. Development and validation of a survey to assess barriers to drug use in patients with chronic heart failure. Pharmacotherapy. 2002;22:1163-72.
11
Vural B, Teberru Acar Ö, Topsever P, Filiz TM. Reliability And Validity Of Turkish Version Of Modified Morisky Scale. The Journal of Turkısh Familiy Physician. 2012;3:17-20.
12
Nejati S, Zahiroddin A, Afrookhteh G, Rahmani S, Hoveida S. Effect of Group Mindfulness-Based Stress-Reduction Program and Conscious Yoga on Lifestyle, Coping Strategies, and Systolic and Diastolic Blood Pressures in Patients with Hypertension. J Tehran Heart Cent. 2015;10:140-8.
13
Abegaz TM, Shehab A, Gebreyohannes EA, Bhagavathula AS, Elnour AA. Nonadherence to antihypertensive drugs: A systematic review and meta-analysis. Medicine (Baltimore). 2017;96:e5641.
14
Yassine M, Al-Hajje A, Awada S, Rachidi S, Zein S, Bawab W, et al. Evaluation of medication adherence in Lebanese hypertensive patients. J Epidemiol Glob Health. 2016;6:157-67.
15
Gniwa Omezzine R, Akkara A, Abdelkafi Koubaa A, Belguith Sriha A, Rdissi A, Amamou K. Predictors of Poor Adherence to Hypertension Treatment. Tunis Med. 2019;97:564-71.
16
Brown MT, Bussell JK. Medication adherence: WHO cares? Mayo Clin Proc. 2011;86:304-14.
17
Gavrilova A, Bandere D, Rutkovska I, Šmits D, Mauriņa B, Poplavska E, et al. Knowledge about Disease, Medication Therapy, and Related Medication Adherence Levels among Patients with Hypertension. Medicina (Kaunas). 2019;55:715.
18
Essomba NE, Hamadou B, Kedy Koum DC, Atemkeng A, Coppieters Y. Facteurs de Non Observance au Traitement Antihypertenseur chez les Adultes à Douala. Health Sci Dis. 2017;18:51-7.
19
Strauch B, Petrák O, Zelinka T, Rosa J, Somlóová Z, Indra T, et al. Precise assessment of noncompliance with the antihypertensive therapy in patients with resistant hypertension using toxicological serum analysis. J Hypertens. 2013;31:2455-61.
20
Irvin MR, Shimbo D, Mann DM, Reynolds K, Krousel-Wood M, Limdi NA, et al. Prevalence and correlates of low medication adherence in apparent treatment-resistant hypertension. J Clin Hypertens (Greenwich). 2012;14:694-700.
21
Dias A, Pereira C, Monteiro MJ, Santos C. Patients’ beliefs about medicines and adherence to medication in ischemic heart disease. Aten Primaria. 2014;46(Suppl 5):101-6.
22
Krousel-Wood MA, Muntner P, Islam T, Morisky DE, Webber LS. Barriers to and determinants of medication adherence in hypertension management: perspective of the cohort study of medication adherence among older adults. Med Clin North Am. 2009;93:753-69.
23
Qvarnström M, Kahan T, Kieler H, Brandt L, Hasselström J, Bengtsson Boström K, et al. Persistence to antihypertensive drug treatment in Swedish primary healthcare. Eur J Clin Pharmacol. 2013;69:1955-64.
24
Ambaw AD, Alemie GA, W/Yohannes SM, Mengesha ZB. Adherence to antihypertensive treatment and associated factors among patients on follow up at University of Gondar Hospital, Northwest Ethiopia. BMC Public Health. 2012;12:282.
25
Shi L, Zhang D, Wang L, Zhuang J, Cook R, Chen L. Meditation and blood pressure: a meta-analysis of randomized clinical trials. J Hypertens. 2017;35:696-706.
26
Al-Ramahi R. Adherence to medications and associated factors: A cross-sectional study among Palestinian hypertensive patients. J Epidemiol Glob Health. 2015;5:125-32.
27
Petit G, Berra E, Georges CMG, Capron A, Huang QF, Lopez-Sublet M, et al. Impact of psychological profile on drug adherence and drug resistance in patients with apparently treatment-resistant hypertension. Blood Press. 2018;27:358-67.
28
Foster G, Taylor SJ, Eldridge SE, Ramsay J, Griffiths CJ. Self-management education programmes by lay leaders for people with chronic conditions. Cochrane Database Syst Rev. 2007;(4):CD005108.
29
Schrieber L, Colley M. Patient education. Best Pract Res Clin Rheumatol. 2004;18:465-76.
30
McManus RJ, Mant J, Haque MS, Bray EP, Bryan S, Greenfield SM, et al. Effect of self-monitoring and medication self-titration on systolic blood pressure in hypertensive patients at high risk of cardiovascular disease: the TASMIN-SR randomized clinical trial. JAMA. 2014;312:799-808.
31
Loucks EB, Gilman SE, Britton WB, Gutman R, Eaton CB, Buka SL. Associations of Mindfulness with Glucose Regulation and Diabetes. Am J Health Behav. 2016;40:258-67.
32
Zernicke KA, Campbell TS, Speca M, McCabe-Ruff K, Flowers S, Carlson LE. A randomized wait-list controlled trial of feasibility and efficacy of an online mindfulness-based cancer recovery program: the eTherapy for cancer applying mindfulness trial. Psychosom Med. 2014;76:257-67.
33
Pradhan EK, Baumgarten M, Langenberg P, Handwerger B, Gilpin AK, Magyari T, et al. Effect of Mindfulness-Based Stress Reduction in rheumatoid arthritis patients. Arthritis Rheum. 2007;57:1134-42.
34
Griffiths K, Camic PM, Hutton JM. Participant experiences of a mindfulness-based cognitive therapy group for cardiac rehabilitation. J Health Psychol. 2009;14:675-81.
35
Medina WL, Wilson D, de Salvo V, Vannucchi B, de Souza ÉL, Lucena L, et al. Effects of Mindfulness on Diabetes Mellitus: Rationale and Overview. Curr Diabetes Rev. 2017;13:141-7.