ÖZ
Amaç
Bu çalışmada, yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) ve servislerde takip edilen Koronavirüs Hastalığı 2019 (COVID-19) hastalarında asit albümin oranının (UAR) prognoz üzerine etkisinin araştırılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem
2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 1 Mayıs 2020 1 Nisan 2022 tarihleri arasında yatan 204 COVID-19 hastasının (>18 yaş) UAR değerlerini gözlemlemek için tek merkezli, retrospektif bir çalışma düzenlendi. Hastalar, UAR için optimal kesme değerini belirlemek üzere Alıcı İşletim Özelliği eğrisi analizi kullanılarak UAR’ye göre düşük ve yüksek UAR grupları olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Kesme değeri 1,63 olarak belirlendi. Katılımcıların hastanede yattıkları süre boyunca demografik klinik özellikleri ve laboratuvar parametreleri hastanenin elektronik tıbbi kayıtlarından retrospektif olarak elde edilmiştir.
Bulgular
Yüksek UAR (≥1,63) olan hastalar daha uzun süreli YBÜ yatış gerektirmiş (%14,5’e karşı %51, p<0,001) ve daha yüksek hastane içi mortalite (%0,05’e karşı %43,5, p<0,001) göstermiştir.
Sonuç
Bu çalışmada, YBÜ ve servislerde takip edilen COVID-19 tanılı hastalarda, diğer parametrelerden bağımsız olarak, UAR’nin hastane içi mortaliteyi öngörmek için yararlı bir araç olduğu sonucuna varılmıştır.
GİRİŞ
Koronavirüs Hastalığı 2019 (COVID-19), Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıktı ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020’de Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu Koronavirüsü 2 (SARS-CoV-2) tarafından neden olunan bir pandemi olarak kabul edildi ve ortaya çıktığı günden bu yana milyonlarca insanın ölümüne neden oldu1, 2. COVID-19 hastalarının çoğu herhangi bir komplikasyon olmadan iyileşirken, önemli sayıda hasta ciddi komplikasyonlar ve ölümle karşı karşıya kalmaktadır. COVID-19 hastaları iyileşme, yoğun bakım ünitesine (YBÜ) yatış ve ölüm gibi çeşitli semptomların yanı sıra farklı prognozlarla karşımıza çıkar. Hafif olgularda yalnızca ateş ve öksürük görülebilirken, kritik olgular Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu (ARDS), sepsis veya septik şok gibi çeşitli sunumlarla görülebilir. Kritik hastalık geliştirme olasılığı yüksek olan yüksek riskli hastaların erken tespiti, hastalığı tedavi etmek için sınırlı kaynakları tahsis etmek açısından önemlidir3.
İmmünosüpresyon, malignite, diyabet ve hipertansiyonun (HT) COVID-19 hastalarında prognozu olumsuz etkilediği ve yüksek mortaliteye neden olduğu bilinmektedir4. Şiddetli ve kontrolsüz immün enflamatuvar yanıt, hastalık şiddetinin ve kötü prognozun etkili bir öngörücüsüdür. Enflamatuvar yanıtın göstergeleri olarak birçok farklı serolojik belirteç tanımlanmıştır. Önceki çalışmalarda C-reaktif protein (CRP), eritrosit sedimantasyon hızı, ferritin, laktat dehidrogenaz (LDH), D-dimer ve yüksek duyarlılıklı kardiyak troponin I’e ek olarak proenflamatuvar sitokinler ciddi morbidite ve mortalite öngörücüleri olarak belirlenmiştir5-7. Albümin, vücudun savunma mekanizmalarında antienflamasyon, antiapoptozis ve vücudun oksidatif strese karşı korunmasında rol oynayan önemli bir moleküldür8, 9. Düşük albümin düzeyinin önceki çalışmalarda hastalık şiddetini ve mortaliteyi tahmin etmede önemli olduğu da bulunmuştur10-13.
Ürik asit (UA), RNA ve DNA purinin katabolik bir ürünüdür ve metabolik bir indeks olarak ilaçlardan ve yüksek purinli diyetten daha az etkilenir. Önceki çalışmalar, UA’nın bağışıklık sisteminin aktivasyonu ve serbest oksijen radikallerinin temizlenmesiyle yakından ilişkili olduğunu göstermiştir14-16. Yüksek UA seviyeleri HT, diyabet, kronik böbrek hastalığı, obezite ve gut gibi kronik hastalıklarda tespit edilebilir. Ek olarak, hiperüriseminin bu hastalıklarda artan mortalite ile ilişkili olduğu bulunmuştur17, 18. COVID-19 hastalarında böbrek ve gastrointestinal tutulum oranlarının yüksek olduğu bildirilmiştir. Böbrekler ve bağırsaklar hem SARS-CoV-2’nin hedefleri hem de UA atılımının birincil yerleri olduğundan, serum UA konsantrasyonlarının COVID-19 hastalığı olan hastalarda daha düşük olduğu gösterilmiştir. Hipoüriseminin de kötü prognoz ve mortalite ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğu bulunmuştur19-23. Bununla birlikte, hiperüriseminin solunum yolu hastalıklarında hipoksi ve sistemik enflamasyon ile ilişkili olduğu bilinmektedir ve bazı çalışmalarda hem hiperüriseminin hem de hipoüriseminin artmış mortalite ile ilişkili olduğu bulunmuştur3, 24.
Son çalışmalarda, nötrofil lenfosit oranı (NLR), türetilmiş nötrofil/lenfosit oranı, trombosit lenfosit oranı, monosit lenfosit oranı (MLR) ve sistemik enflamatuvar indeks (SII) gibi sistemik immün enflamatuvar indekslerin COVID-19’da hastalık şiddetini ve mortaliteyi tahmin etmede yararlı olduğu gösterilmiştir25-27. Ürik asit albümin oranı (UAR), akut böbrek yetmezliği, pnömoni ve akut koroner hastalıklar gibi birçok hastalıkta prognozu öngördüğü gösterilen bir endekstir ve bu hastalıklardan farklı olarak COVID-19 hastalarında yapılmış bir çalışma yoktur. Bu çalışmada, UAR’nin YBÜ ünitesinde ve diğer servislerde takip edilen COVID-19 hastalarında prognoz üzerindeki etkisini araştırmayı planladık28-30.
GEREÇ VE YÖNTEMLER
Hasta Seçimi
Bu tek merkezli, retrospektif çalışmanın ana odağı, 1 Mayıs 2020 ile 1 Nisan 2022 tarihleri arasında Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniğinde yatan COVID-19 hastaları (>18 yaş) idi. COVID-19 tanıları, nazal ve faringeal sürüntü örneklerinin gerçek zamanlı ters transkriptaz (RT) polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) testinin pozitif sonucuyla konuldu. Negatif RT-PCR sonucu olan hastalar veya serum UA seviyesini düşürmek için ilaç kullanan hastalar ve 18 yaş altı hastalar çalışmadan hariç tutuldu.
Çalışmanın etik kurul onayı Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan (karar no.: E-46418926-050.99-133138, tarih: 31.05.202 ) onay alındı.
İstatistiksel Analiz
Çalışmanın güç analizi G*Power 3.1.9.4 ile yapıldı. Etki büyüklüğü d: 0,5, α err prob: 0,04, Power (1-β error prob): 0,964 olduğunda toplam örneklem büyüklüğü 204 olarak bulundu. Çalışma için COVID-19 tanısıyla takip edilen 364 hasta tarandı ve yatışı sırasında istenmeyen UA düzeyleri olan hastalar çalışmadan çıkarıldı. Güç analizi sonucu belirlenen 204 hasta sayısına ulaşıldığında sistem üzerinden veri toplama işlemi sonlandırıldı. Hastalar UAR’larına göre düşük ve yüksek UAR grubu olmak üzere iki gruba ayrıldı.
Katılımcıların hastanede yatışları sırasında demografik, klinik özellikleri ve laboratuvar parametreleri hastanenin elektronik tıbbi kayıtlarından retrospektif olarak elde edildi. YBÜ takip süresi, aldıkları tedaviler ve bu tedavilerin süresi ve dozları kaydedildi.
Laboratuvar Analizi
Kan örnekleri Sultan 2. Abdulhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yatışın ilk gününde alındı. Örneklemeden hemen sonra, tam kan sayımı parametreleri bir hematoloji analizörü (ABX Pentra DX 120) ile belirlendi. Serum UA ve albümin düzeyleri bir Roche Diagnostics Cobas 8000 c502 analizörü (Roche Holding AG, Basel, İsviçre) kullanılarak ölçüldü. Serum albümin düzeyi bromokrezol yeşili yöntemi kullanılarak belirlendi.
YBÜ Değerlendirme Kriterleri
Hastalar aşağıdaki kriterlere göre YBÜ alındı: 1) ARDS kriterlerini karşılamak veya SpO2 > %92’yi korumak için O2 >6 sürdürmek için gereken litre’ye ihtiyaç duymak (veya oksijen ihtiyacında hızlı artış), 2) Solunum hızı > dakikada 30, 3) Sistolik kan basıncı <90 mmHg, ortalama arteriyel basınç <65 mmHg, taşikardi ve diğer şok belirtileri, 4) Arteriyel kan gazı pH <7,3 veya parsiyel CO2 basıncı >50 mmHg veya hastanın başlangıç değerinin üzerinde, laktat >2 mmol/litre, 5) Klinik görünümle ilgili (siyanoz, hızlı solunum, homurdanma, göğüste çekilme, içememe, uyuşukluk, konvülsiyonlar, benekli veya soğuk cilt). YBÜ yatış kararı, 20 Aralık 2020’de güncellenen Brigham ve Kadın Hastanesi COVID-19 yönergelerindeki kriterlere dayanıyordu31.
BULGULAR
Sürekli değişkenler, veri dağılımına göre ortalama (standart sapma) veya medyan (çeyrekler arası aralık) veya medyan çeyrekler arası aralık (25. ila 75.) olarak ve kategorik değişkenler için mutlak sayı (ve yüzde) olarak sunuldu; dağılım Shapiro-Wilk testi ile test edildi. UAR için optimum kesme değerini (Youden indeksi ile) belirlemek için Alıcı İşletim Özelliği (ROC) eğrisi kullanıldı. Hasta sonuçları arasındaki farklar, bağımsız gruplar için t-testi ile veya parametrik olmayan analiz gerekiyorsa Mann-Whitney U testi ile incelendi. Kategorik veri grupları arasındaki farkların değerlendirilmesi ki-kare istatistikleri ile gerçekleştirildi. YBÜ yatırılan hastalar için mortalite olasılığını hesaplamak amacıyla ikili lojistik regresyon analizi kullanıldı. Stepwise ikili lojistik regresyon kullanıldı ve burada p<0,05 olan değişkenler çok değişkenli modele dahil edildi. Zaman içinde mortalite (sağkalım) üzerindeki etki, İstatistiksel Analiz alanında Kaplan-Meiere (Log-Rank-Mante Cox) ve Cox Regresyonu ile araştırıldı. Tüm güven aralıkları %95 olarak belirlendi; iki taraflı anlamlılık düzeyi <0,05 olarak belirlendi. İstatistiksel veri analizi, “rms” “hmisc” “epi” “survival” “ggfortify” paketleri ile R v4.01 (Viyana; Avusturya) kullanılarak gerçekleştirildi.
Çalışmaya hastanede takip edilen COVID-19 (PCR pozitif) tanısı almış 204 hasta dahil edildi. UAR için optimum kesme değerini belirlemek amacıyla ROC eğrisi analizi yapıldı. ROC analizine göre Youden indeksi en yüksek olan optimum kesme değeri 1,63 olarak bulundu (Şekil 1). Bu kesme değerinin hastane içi mortalite için duyarlılığı %86 iken özgüllüğü %71 idi. Hastalar bu kesme değerine göre düşük UAR ve yüksek UAR olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bu iki grubun başlangıç özellikleri, laboratuvar parametreleri ve hastanede kalış süresinin karşılaştırılması Tablo 1’de verilmiştir. İlk grupta (UAR <1,63) 119 hasta bulunurken, daha yüksek UAR grubunda (≥1,63) 85 hasta vardı. Genel popülasyonun ortalama yaşı 63±16,3 yıl olmasına rağmen, düşük UAR grubunda ortalama yaş 57,4±15,9 yıl, yüksek UAR grubunda ise 70,9±13,2 idi (p<0,001). HT, diabetes mellitus (DM), kronik kalp yetmezliği, koroner arter hastalığı ve erkek cinsiyeti gibi değişkenler düşük ve yüksek UAR grupları arasında karşılaştırılabilirdi (sırasıyla p=0,71, p=0,64, p=0,73, p=0,22 ve p=0,08), ancak kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve kronik böbrek hastalığı sıklığı yüksek UAR grubunda daha yüksek bulundu (sırasıyla p=0,02 ve p<0,001), glomerüler filtrasyon hızı (GFR) ise yüksek UAR grubunda daha düşüktü (80,60±21’e karşı 58,5±24, p<0,001). CRP, ferritin, D-dimer, beyaz kan hücresi sayısı (WBC), UA, kreatinin, aspartat aminotransferaz (AST) ve LDH düzeyleri gibi enflamatuvar laboratuvar belirteçleri yüksek UAR grubunda daha yüksek bulundu (sırasıyla p<0,001, p=0,002, p=0,002, p=0,002, p<0,001, p<0,001, p=0,003 ve p<0,001). Albümin, GFR, lenfosit sayısı ve hemoglobin düzeyi yüksek UAR grubunda daha düşük düzeylerdeydi (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p=0,007 ve p<0,001). Yüksek UAR’lı hastalar daha fazla YBÜ yatış gerektirdi (%14,5’e karşı %51, p<0,001) ve daha yüksek hastane içi mortalite gösterdi (%0,05’e karşı %43,5, p<0,001). İki grup arasında mortalitede anlamlı bir fark vardı. İki grup arasındaki yaş ve böbrek yetmezliği oranı farkının mortaliteyi anlamlı şekilde etkilediğini öngördük.
Hastane içi mortaliteyi tahmin etmek için tek değişkenli lojistik regresyon analizi Tablo 2’de mevcuttur. Tek değişkenli lojistik regresyon analizine dahil edilen parametreler şunlardır: UA düzeyi, albümin düzeyi, UAR, yaş, kreatinin düzeyi, CRP, AST, LDH, ferritin, hemoglobin, D-dimer düzeyleri ve lökosit sayısı. Bu değişkenler arasında ürik asit, albümin, CRP, AST, LDH, D-Dimer, ferritin, hemoglobin düzeyleri, UA, yaş ve lökosit sayısı tek değişkenli lojistik regresyon analizinde hastane içi mortalite ile ilişkiliydi (hepsi için p<0,001).
Tablo 2’de, hastane içi mortaliteyi tahmin etmek için çok değişkenli lojistik regresyon analizi verilmiştir. UAR, yaş, AST, LDH, CRP, ferritin, D-dimer, WBC, ferritin ve hemoglobin değişkenleri analize dahil edilmiştir. Bu değişkenler arasında UAR, ileri yaş ve WBC sayısı hastane içi mortaliteyi bağımsız olarak tahmin etmiştir (sırasıyla p=0,002, p=0,003 ve p=0,03). Sağ kalan (n=161) ve sağ kalmayan (n=43) için UAR düzeylerinin dağılımı Kutu/Keman (Box/Violin) grafiğinde verilmiştir (Şekil 2). Bu grafikte daha yüksek ortalama seviyeli daha geniş UAR dağılımı gözlendi. UAR’nin (referans: <1.63) zaman içinde mortalite (sağkalım) üzerindeki etkisi istatistiksel olarak anlamlıydı (Kaplan-Meiere; 96,086±8,273’e karşı 17,065±1.623; Log-Rank (Mantel-Cox) p<0,0001; Şekil 3). Zaman içinde yüksek UAR değerlerine sahip hastaların mortalite oranı diğer hastalardan 3,164 kat daha yüksekti [Cox Regresyonu; Deney (b)=3,164 (1,883-5,317); p<0,0001].
BULGULAR
COVID-19 ortaya çıktığı günden bu yana öksürük ve ateş gibi hafif semptomlardan zatürreye, şiddetli solunum sıkıntısına, bakım ihtiyacına kadar geniş bir spektrumda ortaya çıkan bir pandemi ile ortaya çıkmıştır ve halen devam etmektedir1-3. Bu geniş aralıktaki COVID-19 seyri hastanın bazal özelliklerine (cinsiyet, yaş, HT, DM vb.) göre değişmektedir. Ayrıca COVID-19 hastalarda solunum, üriner ve gastrointestinal sistemleri farklı düzeylerde etkilemekte olup, hastaların kan değerlerini, özellikle enflamasyon belirteçlerini farklı düzeylerde etkilemektedir. Bu da hastalığın seyrini göstermekte ve hastalığın seyri için bir öngörücü olmaktadır4-6.
Bu parametrelerden biri albumindir ve bazı çalışmalar düşük albumin düzeylerinin yüksek mortalite ile ilişkili olduğunu göstermiştir10-13. Önceki çalışmalarda albuminin malnütrisyonda ve enflamasyona sekonder negatif akut faz reaktanı olarak azaldığı gösterilmiş ve hipoalbumineminin genel popülasyonda bile mortalite ile ilişkili olduğu gösterilmiştir32, 33. Hipoalbuminemi, COVID-19’da sistemik enflamatuvar durum ve yetersiz beslenmenin varlığına bağlı olabilir. Enflamasyona bağlı kılcal geçirgenliğin artması nedeniyle serum albüminin interstisyel boşluğa ekstravaze olabileceği ve albüminin hacim dağılımının arttığı bilinmektedir34, 35.
Shoji ve ark.36 tarafından 2024 yılında yapılan bir çalışmada, tanı anındaki kan albümin düzeyine göre değerlendirilen hipoalbüminemi nedeniyle COVID-19 enfeksiyonu geçiren diyabetik hastalarda ciddi hastalık riskinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir.
COVID-19’dan etkilenen bir diğer parametre ise ürik asittir. Önceki çalışmalarda, hipoüriseminin intra-abdominal sepsis37, radyasyon pnömoniti38 ve COVID-1919-23 hastalarında kötü bir prognostik faktör olduğu gösterilmiştir. Özellikle COVID-19 hastalarında kötü sonuçların kısmen antioksidan eksikliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı belirsizliğini korumaktadır. Hiperüriseminin koroner kalp hastalığı39, HT40, böbrek yetmezliği41 ve kronik obstrüktif akciğer hastalığının alevlenmeleri42dahil olmak üzere çeşitli hastalıklarla da ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu, artan oksidatif stres, enflamasyon, endotel disfonksiyonu, renin anjiyotensin aldosteron sisteminin aktivasyonu ve insülin direnci gibi yüksek UA konsantrasyonlarının doğrudan patofizyolojik etkilerinden kaynaklanıyor olabilir43. Ayrıca hem hipoüriseminin hem de hiperüriseminin COVID-19 hastalarında mortaliteyi artırdığını gösteren çalışmalar vardır3, 24. Hipoürisemi ve hiperüriseminin yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı COVID-19 hastalarındaki mortalite artışıyla ilişkili olduğu düşünülmekle birlikte, bu nedenler tartışmaya açıktır.
UAR, NLR, PLR, C-reaktif protein albümin oranı (CAR) ve SII gibi çeşitli hastalıklarda bir mortalite öngörücüsü olarak gösterilmiştir25-27. Çalışmalarda, ST elevasyonsuz miyokard enfarktüsü gibi bazı hasta gruplarında CAR’dan daha iyi bir mortalite öngörücüsü olduğu gösterilmiştir30.
Ertan ve ark44 2024 yılında yaptığı çalışmada yoğun bakımda gelişen akut böbrek hasarı olan hastalarda 28 günlük mortalite ile ilişkili ürik asit/albümin oranının %39,3 duyarlılık ve %84,1 özgüllük ile mortaliteyi göstermede önemli olduğu gösterilmiştir.
Bu çalışma, COVID-19 hastalarında mortalitenin bir öngörücüsü olarak UAR’yi değerlendirdi. Hastalar, kesme değerini belirleyen bir ROC analizine göre düşük ve yüksek UAR gruplarına ayrıldı. Sonuçlar, yüksek UAR’li hastaların daha fazla YBÜ yatışla ilişkili olduğunu gösterdi. UAR, hastane içi ölüm oranını bağımsız olarak tahmin etti.
TARTIŞMA
Bu bulgular, UAR’nin COVID-19’lu yoğun bakım ve servis hastalarında risk sınıflandırması için değerli ve erişilebilir bir parametre olabileceğini düşündürmektedir. Bu bulguları doğrulamak için daha büyük veri kümelerine sahip çalışmalara ihtiyaç vardır.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
İlk olarak, bu tek merkezli çalışmanın retrospektif doğası sınırlamalarından biridir. İkinci olarak, bu çalışmada nispeten az sayıda hasta vardı. Üçüncüsü, sadece kabul sırasında serum UA ve albümin konsantrasyonlarını analiz ettik ve zaman içinde yapılan takip ölçümlerine erişimimiz yoktu. Diğer bir sınırlama, diğer biyobelirteçlerin aksine, UAR’nin standart kesme değerleri konusunda bir fikir birliğinin olmamasıdır. Bu nedenle, çalışmamızın sonuçlarını test etmek için daha büyük veri kümelerini içeren gelecekteki çalışmalara ihtiyaç vardır.
SONUÇ
UAR, rutin kan testleriyle kolayca hesaplanabilen yararlı bir orandır. Bu çalışmada, UAR’ın COVID-19 tanısı almış, yoğun bakımda takip edilen ve sonrasında hastanede yatan hastalarda hastane ölüm oranını bağımsız olarak tahmin edebileceğini gösterdik.